12 Ocak 2019 Cumartesi

Fuzuli yazılar-1


ALBÜM-LAFIMA GÜCENME

Ari Barokas çok güzel bir albüm yapmış. Tüm albümü hiç atlamadan dinledim. Albümün adı “Lafıma Gücenme”. Fakat kendini zora sokma ihtimali bulunan lafları söylemekten çekinmemiş. Çoğunluğu karşısına alacak muhalif yapıdaki albümde sözler kadar müzikler de güzel. Ama Ortaçgil’in de dediği gibi ülke dinleyicisi, bir şarkıda müzikten çok sözü dinleyenlerden oluşuyor. Ari, herkesi düşünmüş. Duman grubunun sevdiğimiz birçok şarkısı da referansı. Ama Türkiye’de hakkı verilmemiş albümler listemde yerini aldı.

Sezen Aksu “Düğün ve Cenaze”
Haramiler  “Kar yağıyor bugün Ankara’ya”
Erkan Oğur “Dönmez yol”
Ari Barokas “Lafıma gücenme”
Grup Merdiven "Çiçeği Burnunda"

BİREYSEL SÖZLÜK

Enflasyon: Küçükken 10 TL harçlık alınca mutlu olanların, harçlık verecek yaşa geldiğinde 50 TL vermeyi kendine yedirememesi.
Demokrasi:  Halkın kendi kendisini yönettiğini sanıp, verginin vergisini ödediği organizasyon. İnsan hiç kendinden verginin vergisini alır mı?
Aşk: Yaşayanların ne kadar büyük bir mucize içinde olduklarını düşünmelerini engelleyen, fizyolojik etkileri yönüyle bakıldığında huzurdan ziyade nefrete benzeyen ve hırs, ihtiras, acı, doyumsuzluk gibi duygular ile psikolojik rahatsızlıkları ve cinsel dürtüyü kamçılayan yoğun duygular bütünü, mucize.
Seçenek: Nicel artışı niteliğinin azalmasına sebep olan ihtimaller bütününün üyesi.

SERBEST BOŞLUK

İnanan ve inanmayanları ortak paydada buluşturacak bir önermem var:
Şeytan varsa ya da yoksa sadece inananların başına bela!

En kötüsü de hayallerimin içine sızdılar. Parayı, makamı, duygusuz cinselliği ne zaman hayallerimin içine soktular bilmiyorum. “Daha” kelimesini çok duyduğum bir dönemdi sanıyorum. Daha iyi ev, daha iyi kıyafet, daha iyi oyuncak, daha iyi ilaç, daha iyi tedavi, daha iyi araba, daha iyi komşular, daha iyi arkadaşlar, daha iyi kitaplar, daha iyi gösteriler hatta daha iyi bir eş… O ara bir yerde girdiler kanıma sanıyorum. Yoksa ben her hayal kurduğumda, hayalimin bir yerinde güzel bir çiçek olurdu mesela. Sistemin kölesi oldu diye kimseye kızamıyorum, insanın kanına nasıl bir anda, nasıl derinden sızabildiklerini biliyorum.

Mucize kelimesinin anlamının acze düşüren olduğunu öğrendiğimde sevinmiştim. "Allı Turnam bizim ele varırsan"daki allı turnanın flamingo olduğunu öğrendiğimde ve krizantem çiçeğine kasımpatı dediğimizi öğrendiğimde üzülmüştüm.

Hiç görüşemeyeceğinden emin olsan bile yaşamasının senin için önem arz ettiği tek insan anneymiş.

Bence, bence kelimesi gereksiz. Başkasının fikrini, cümlesini söyleyen insan bunu belirtmeli zaten. Geri kalan her şey bence.

Birini "Sana aşığım." diyerek kandıracak olmak fikrini kabullenemiyorum. Bunu ilk her kim başlattıysa yazıklar olsun. Belki çok romantik ama birine bunu söylediğinde karşısındaki insanın nasıl bir mucize içinde olduğunu, onun için ne değerli olduğunu bilmeli insan. Bu laf öyle üstünkörü geçilmeyi, kusura bakma ama benim ilişkim var denmesini ya da benden daha iyilerine layıksın lafını hak etmiyor. Hiç aşık olmadan ve olunmadan ölenlerin dünyasında, böyle büyük bir mucizeyi duyan kişinin en azından karşısındakine gönülden bir saygı duyacağını düşünüyorum. Onu, o sırada hayatta en çok seven, onun için yapabileceklerinin sınırı olmayan birini elbette reddedebilir ama bir iki bilindik lakırdıyla karşısındakini yarım bırakıp gitmemelidir. İnsanlar arasında bunun gibi yazılı olmayan sözleşmeler olmalıdır. Bu işin romantik tarafı. Gerçeğe döndüğümüzde insan, insana nasıl tecavüz edebilir? Eğer ki bana böyle ucuz, basit ve cevaplayamadığım sorular sordurtmasaydınız, çok daha güzel sorular bulabilirdim. Onları düşünürdük. İnsan, insana nasıl tecavüz edebilir?

ŞİİR – Güvercin Kasapları/ Tahsin Saraç

Yel ulur kar tozdurur bir kış
Yazı yabanda şu sıra içimiz.
Oysa sevmelerin ustasıyız biz
Bir de alçaklıklarla kavganın.
Alıcıkuş kesiliriz ve de ense kökünde
Göğsümüzdeki o sıcak güvercini
Kara dirgen elleriyle
Boğmaya kalkışanların.

Neden, güvercin kasapları, barışımıza kan bularsınız
Öyle kötüsünüz ki
İki gözden dört ölüm bakarsınız.

Tabanca gibidir tabanca
Sevgilenmemiz de vuruşmamız da
Ya yürek dalında patlar
Ya da bir alın çatında.
Ne ki çok kez dalaşmaktansa
Acıdan yükünü tam almış
Güçlü bir katır gibi
Vururuz yalnızlık yokuşumuza.

Neden yolunuz bu denli ıramış güzellikten
Öyle bataklıksınız ki
Bir çiçek düşü bile geçmemiş içinizden

SADİ ŞİRAZİ’Yİ TANIYALIM

“Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun, bilse sorardı.”

"Bir ömür daha lazım bu hayattan sonra,
 Çünkü bu ömrümüz sadece ümid içinde geçti.”

"İnsanlarla münasebetin ateşle münasebetin gibi olsun.
Çok uzaklaşma donarsın; çok yaklaşma yanarsın."

"İki şey hayatimizi karartır:
Susacakken konuşmak, konuşacakken susmak."

"Sevgisiz bakınca Yusuf bile çirkindir.
Şeytana aşkla bakınca onu melek sanırsın."

Aşıklara nasihat
"Ben sana denize açılma demiyorum.
Açılacak olursan tufana bile katlan, diyorum."

"Eğer bir kimse senin yaratılışından yararlanmıyorsa, yaratılış cevherinin bir kara taştan farkı yoktur. hayır, güzel dostum, yanlış söyledim: çünkü taşın bir yararı var, demirin de, tuncun da... Ve eğer bir taş bir kimseden daha üstünse o kimse insanlık namına ölmelidir."

“On derviş bir kilime sığar da iki sultan bir saraya sığmaz”

"Düşmanın tevazuluğuna aldanma, zira su en büyük kayaların bile dibini yalaya yalaya devirir."

"Ne kadar okursan oku, bilgine yakışır şekilde davranmıyorsan cahilsin demektir."

“Unutma ki ağzında bal olan arının kuyruğunda iğnesi vardır."
"Bir gece sevdiğim içeri girdi. yerimden öyle bir fırlamışım ki elbisemin eteği mumu söndürdü. güzelliği ile karanlığı dağıtan sevgilim sordu; ben gelince neden ışığı söndürdün? Dedim ki; güneş doğdu zannettim."

"İki göz; Allahü Teâlâ’nın kudret ve san'atını görmek içindir. Eşin dostun ayıbını görmek için değildir."

"Güzellerin zülfü aklın ayağına zincir, zeki kuşa öksedir."

“Bulut, âb-ı hayat yağdırsa, yine de söğüt ağacından bir yemiş yiyemezsin. Çünkü söğüt ağacının meyvesi yoktur. (kalp gözleri âmâ olmuş) Alçak ve bozuk tabiatlı kimse ile vakit geçirme. Çünkü hasır kamışından şeker yiyemezsin.”

''Bilgisiz bir kimse, savaş davuluna benzer, sesi çok, içi boştur.''

"Seni kötülememi istemiyorsan, beni değil kötülüklerini ortadan kaldır."

“Sultan, haksız olarak bir köylüden bir yumurta alsa, adamları köylünün tüm tavuklarını alır“ 

"Sınanmadığın günahın masumu sanma kendini."

"İnsan bir damla kan, yüz bin endişedir. "

''Akıllı insana hatasını göster, sana teşekkür eder. cahil kişiye hatasını göster, sana küfür ve hakaret eder.''

“Ben, doğru yolda kaybolmuş insan görmedim."

"Bu dünyadan ötekisine iyilikten başka bir şeyi yanında götüremezsin, şimdi ihtiyar (ihtiyar: seçim) sendedir, ne istersen onu götür."

"Güzel bir kadın, bir mücevher
İyi bir kadın, bir hazinedir."

Son olarak aşağıdaki gibi bir üçlemeden bahsedilir:

“Aşka uçma kanatların yanar.” Sadi Şirazi
“Aşka uçmadıktan sonra kanatlar neye yarar?” Mevlana Rumi
“Aşka vardıktan sonra kanadı kim arar?” Yunus Emre.

Üçü de doğru, üçü de birbirinden üstün değil. Sezen Aksu ve Meral Okay’ın dediği gibi:

“Işığa uçar bütün pervaneler
 Ateşe giderken ne şahaneler
 Dönerek acıyla aşkla şu alemi
 Yana yana raks eder divaneler”

5 Ocak 2019 Cumartesi

YUKARI PARTİ KURULDU- SİYASET 2.0


Sağcı, solcu ve orta yolculardan oluşan halkın, siyaseti kendilerine sunulduğu gibi görme zorunlulukları bitmiştir. Aşağıdaki şekilde görüleceği üzere, siyaset bir doğru üzerinden insanlara sunulmuştur. Yukarı Parti olarak biz halkın yönetimini 2. Boyuta atlatmak istemekteyiz.



Planlarımız

  1. Konunun en yetkin uzmanlarının desteğini alarak, 18 yaşını doldurmuş  her vatandaşın “sadece kendinin kullandığına emin olduğumuz” bir aplikasyonla her konuda elektronik seçimler yapacağız. Aplikasyon yüklenebilen telefonu bulunmayan herkesin bu hakkını gözetecek ve onlara haklarını vereceğiz. 10 milyon oy almamış önerileri dikkate almayacağız. Herkes öneride bulunabilecek!
  2. İlk hamlemiz sağlık sektörüne olacak. Mutlu ve huzurlu bir toplumun hem beden hem ruh sağlığından şüphesi olamaz.  Reklamı, kullanıcısına yapılmayan ürünler içinde en önemlisi ilaç! İlaç şirketleri, alıcı ve satıcıya gösterdikleri ilginin çok daha fazlasını doktorlara gösteriyor. Doktorlar kesinlikle ilgi görmeli, onları omuzlarda taşımak lazım lakin ilaç sektörünün kota karşılığı verdiği büyük hediyeler, promosyonlar ve benzeri her türlü “doktorların tarafsızlık ve karar verme süreçlerini etkileyen” etik dışı durumlar sonlandırılacak. Doktorlarımıza, ilaç kotası ile değil “iyileştirme” kotası ile en büyük ödülleri –haklarını- vereceğiz. Eczacılarımız, işlerini bir ticaret erbabı olarak değil bir bilim insanı olarak sürdürecekler. Her ilaç üretim veya pazarlama şirketine devlet kadrosundan eczacılar ve denetçiler atanacak, içerideki tüm olumlu/olumsuz gelişmeler takip edilecek. En önemlisi, “Kimse ilaçsızlıktan devasız kalmayacaktır.” Bunu zalimlik adlediriz!Bir toplumun, bir ailenin, bir kişinin bütün huzurunu psikoloji bozuklukları yönettiği için, Psikoloji Bakanlığı kuracağız. 6 yaşını doldurmuş her vatandaşımıza yılda en az 3 sefer tarafsız muayeneler yapılacak. Tüm tedavi süreçleri devlet tarafından karşılanacak olup, mutluluk seviyesini birim bazında ölçümleyerek psikiyatrist ve psikologlara en büyük ödülleri –haklarını- vereceğiz. Ayrıca “Psikoloji Bakanlığı” ve “Eğitim Bakanlığı” iş birliği ile her noktada herkesin istediği zaman üyesi olabileceği ve ulaşabileceği kitap meclisleri kuracağız. Kitap meclisleri, okudukları kitapları tartışarak yola çıktıkları oturumlardan sonra herkese açık bildirilerini yayınlayacaklar. Bu bildiriler tarafımızca takip edilerek, refaha kavuşmamız için kullanılacaktır.
  3. Tüm işletme ve ekonomi profesörleri, tüm özel şirketlere atanarak haftada bir gün danışmanlık hizmeti verecektir. Yine işletme ve ekonomi öğretim üyelerinden oluşan ekonomi meclisi ekonomiye, vergi hukukuna, iş hukukuna yön verecek.
  4. Boşanma davası açılmayacaktır, birisi boşanmak istediyse boşanabilecektir. Evlilik için imza zorunluluğu kaldırılacaktır. İsteyenler için “soyadı” işlemleri internet üzerinden yapılabilecektir. Tüm davalar; davanın konu olduğu mahal/mahallerde, 10 yıl üzeri hapis cezası üzeri tüm ülkede vatandaşların oylamasına açılacaktır. Adaleti çoğunluğun vermesini istemedik önce. Bunun sonuçlarının kötü olabileceğini düşündük lakin başka bir insanın hayatını “sadece bir insan ya da bir grubun” normlarına, vicdanlarına, yasalarına bırakmanın daha korkunç olabildiğini düşününce böyle bir karar verdik. Gelecek her türlü alternatif öneriye açığız. Hapis cezasına çarptırılan herkes, denetim altında topluma yararlı hizmet yapmak zorunda olacak. İnsan hakları göz önünde bulundurularak tüm mahkumlar halk için çalıştırılacaktır. Islah olup olmadıkları ve psikolojileri sürekli olarak Psikoloji Bakanlığı’nın denetiminde olacaktır. Ve kesin kararımızdır, kimseyi öldürmeyeceğiz. İdam konusunu açmayın!
  5. Biz mutlu, huzurlu ve adaletli bir toplumda kimsenin teröre bulaşmayacağını düşünüyoruz fakat “Aykırılıklar Bakanlığı” kurarak toplumun içinde uyum sağlayamadığını söyleyen herkesi dinleyeceğiz ve herkesin sorunlarına çözüm üreteceğiz. “Her intihar topluma verilmiş bir notadır.” Cümlesini şiar ederek deva evleri kuracağız.  Bu deva evlerinin, insanların gelmesini kolaylaştıracak ve çekinmemesini sağlayacak her türlü faaliyeti olacaktır.
  6. Şehir planlama uzmanları ve mimarlardan oluşan şehircilik meclislerinden proje tavsiyesi almamış hiçbir konut yapımına izin verilmeyecektir. Halkımız ve biz çirkinlikler içinde yaşamayı hak etmiyoruz. Tüm mahalleler, mimarlarımız tarafından yeniden düzenlenecektir. Ayrıca herkesin ev sahibi olabilmesi için yapılacak tüm projeleri üreteceğiz ve destekleyeceğiz.
  7. Eğitim sektörünü yeniden yapılandırmamız en 5 sene sürecektir. Sistemin, müfredatların, tüm öğretmenlerin tekrar eğitilmelerinin, süreç ve karar mekanizmalarının, okulların hazırlanması için 2 sene boyunca hiçbir eğitim faaliyeti yapılmayacaktır. Çok bir şey kaybetmeyeceğimizi biliyor ve bu 2 senenin topluma yüzyıllar kazandıracağını düşünüyoruz. Bu iki sene boyunca tüm öğrenciler toplanarak okullarda yetenekleri ve gelişimleri ölçülecek, bu konuda yurt içi ve dışından en yetkin bilim insanları görevlendirilecek.
  8. Çocuk yapma ehliyeti dağıtımı boyunca çocuk yapmak kısıtlanacaktır. 18 yaşını doldurmuş ve isteyen herkes ehliyet alabilmek için bir sınava tutulacaktır. Sınavlar konuda yetkin bir kurul tarafından tarafsızlığı denetim altına alınarak yapılacaktır. Başvuru sırasında tüm adaylara ücretsiz olarak bir kitap seti sunulacaktır. Kitap seti, Jean-Jacques Rousseau’nun “Emile” kitabı ile başlayıp günümüzün çocuk gelişimi adına en başarılı kitapları bulunacaktır.
  9. Tüm kurumlar çalışan taleplerini devlete yapacaktır. “İnsan Kaynakları Bakanlığı” tarafından önceden belirlenmiş ve şeffafça açıklanan ölçütlerle değerlendirme yapılıp atamalar yapılacaktır. Şirketlerimizi büyük bir zaman ve ekonomik maliyetten kurtarmak ve özellikle “bir özelliğinden” dolayı iş bulamayanların (engelliler, kadınlar, eşcinseller, hüküm giymişler, inançlı ve inançsızlar(baş örtülüler, yoğun olan inanç/inançlara inançsızlar) vs.) toplumun içine sunulması noktasında kararlıyız. İş arayan ve 1 ay içinde işe sokulamayan tüm insanlar maaşa bağlanacaktır. 
  10. Edebiyat, sinema, tiyatro, heykel, fotoğraf gibi sanatların tamamına “önceden belirlenmiş ve şeffafça açıklanan ölçütlerle” destek olunacaktır.
  11. Verilecek ödül, ceza, desteklerin tamamının ölçütleri tüm vatandaşlarımızın bilgisine açıklanacaktır. Hiçbir konuda mülakat, bakanlık onayı, yönetici kararı uygulanmayacaktır!
  12. Moleküler Biyoloji ve Genetik, Fizik, Kimya, Matematik ve Mühendislik, Tıp, Eczacılık, Diğer sağlık ve fen bilimlerinin gelişimi için fonlar oluşturulacaktır. Dernek ve vakıfların hepsi devlet himayesi altına alınacak, vergi yerine bağış sistemi getirilecektir. Herkes toplumun gelişmesi için önceden belirlenmiş ölçütlerle, gelirine ve temel giderlerine göre devlete bağış yapacaktır. “Takip et” sistemi ile o ayki bağışının nerede kullanıldığı görebilecektir. Ayrıca toplanan tüm bağışların nereye ve ne kadar harcandığını gösterir 5 sayfalık ve aylık yayınlanan ücretsiz tüm halka ulaştırılacak olan “Bağış Raporu” ile devletin tüm gelirleri ve giderleri topluma açıkça gösterilecektir.
  13. Kağıt para ortadan kaldırılacak, bankacılık sektörüne yatırım yapılacaktır. Tüm işlemler kart, parmak izi ve çevrimiçi olarak yapılacaktır. Tüm halkın ödeme ve tahsilatları “etik olarak yoğun denetim altındaki” denetçiler tarafından hiçbir izin alınmadan kontrol edilebilecektir. Yasal olan fakat özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunmasına aykırı olan tüm bilgiler devlet tarafından koruma altındadır!
  14. İlahi kitapların(Kuran, İncil, Tevrat, Zebur) mealleri devlet tarafından isteyen herkese ücretsiz dağıtılacaktır. Devlet tarafından basılacak bu kitaplarda asgari 100 çevirmenin imzası bulunacaktır!
  15. Kadınlar günü, anneler günü gibi kutlamalara izin verilmeyecektir. Kadınlar her günleri kutlanıyormuş gibi hissedecekler. Hiçbir noktada, en ufak bir etik dışı anlayışa izin verilmeyecektir. Kadınlar ve çocuklar kırmızı çizgimizdir! Bu planlama 5 yıllıktır. 5 yılın sonunda “Tüm insanlar kırmızı çizgimizdir!” Diyeceğiz. Ama 5 yıl boyunca öncelik vermenin ve tüm düzeni eşitlemenin gerekliliğini hissediyoruz.
  16. İlk ay devletin himayesinde çeşitli test ve eğitimlerden geçmek ve diğer tüm vatandaşlar gibi çalışmak kaydıyla; ülkesindeki savaştan veya adaletsizlikten kaçmış, bizimle yaşamak isteyen her dünya vatandaşına kapımız açıktır.
  17. Toplumsal ve bireysel refah için herkes çalışmak zorundadır. Bu zorunluluğu kabul etmeyenlere zorla çalıştırma programı uygulanacaktır. Her insanın dinlenme, eğlenme, ibadet etme, kültürel ve sanatsal faaliyetlere katılma hakları ile bunlara ayıracakları zamanlar devlet tarafından güvence altına alınmıştır!
  18. Dünya çapında temsil kabiliyeti bulunan kişi ve kurumlara dünya ölçeğinde projelerini üstlenme sözü veriyoruz. Sezen Aksu, Nuri Bilge Ceylan, Orhan Pamuk, Hasan Ali Toptaş, İsmet Özel, Zülfü Livaneli, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Ahmet Telli, Şükrü Erbaş, Birhan Keskin, Sırrı Süreyya Önder, Rasim Özdenören, İhsan Oktay Anar, Reha Erdem, Tolga Karaçelik, Pelin Esmer, Hüsnü Arkan, Nadir Göktürk, Haluk Bilginer, Nadir Sarıbacak gibi bazı sanatçılarımızı Kültür Bakanlığı baş danışmanı ilan ediyoruz. Kendilerine uğraştıkları sanatla ilgili her proje desteği sağlama garantisine karşılık ayda 2 gün ücretsiz danışmanlık almak istiyoruz.
  19. Futbol sektörüne ilişkin her türlü gelirin %60’ı bağışlanmak zorundadır.
  20. İmamlık mesleğini sonlandıracağız. Biz, camilerde yapılan ibadete önderlik için para alınmasını doğru bulmuyoruz. Emekli vatandaşlarımızın tüm “bağışlardan” muaf tutulmak kaydıyla, gerekli eğitimi alarak ücretsiz imamlık yapmasını istiyoruz. Düğünlere, cenazelere katılan tüm din görevlileri para almayacaktır. Bunun doğru bir şey olmadığını kendilerine izah edip, yaşam refahlarını yüksek tutacağız. Bu tarz dini ve vicdani işlemlerde para almamamın dini ve vicdani güzelliklerini yaşamalarını sağlayarak kendilerini ekonomik refahlarını diğer tüm vatandaşlar gibi devlet güvencesine alacağız.
  21. Emlakçılık sektörü sonlandırılacaktır. Ev sahibi olma hakkını kullanmak isteyen herkes devlete başvurmalıdır. Devlet gerekli araştırmalarla kendisine uygun evi bulacaktır. Hiçbir ev sahibi devletin belirlediği eksikleri gidermeden ev teslim edemeyecek ve evi teslim etmesi için sınırlı süresi olacak. Tüm insanlar mutlu olacakları bir ortamda yaşama hakkına sahiptir, bu hak da tüm insan hakları gibi devletin güvencesi altında olacaktır. Emlakçılarımızın ekonomik refahı güvencede tutarak, eğitim almaları sağlanacak ve üretim sektörlerine kaydırılacaktır.
  22. Ticari araç, üretim makineleri ve parçaları, teknolojik malzemelerin birleştirilmesi için alınan parçalar, ilk bireysel araç, ilk ev ve benzerinin satışından kaynaklanacak bağış oranı belirlenmemiştir. Ülkemizdeki huzurun ve mutluluğun artarak devam etmesini isteyen herkes gibi, imkânı olanlar gerekli bağışı yapacaktır! Vicdan komisyonu, gerekli bağışı yapmayanları adaletli bir şekilde cezalandıracaktır. Tüm cezalarda tek ilkemiz adalettir!
  23. Düşmanlık beslediğimiz, besleyeceğimiz herhangi bir grup bulunmamaktadır. Birilerinin bizimle düşman olmasını gerektirecek en ufak bir icraatımız olmayacaktır. Bize ateş etmeye ne toplumun ne dünyanın ne de vicdanın izin vermeyeceğini bildiğimiz için, askerlik harcamalarını 4/5 oranında azaltıyoruz. Vatani görev biçimleri değişecektir.  Biz yirmi yaşındaki gençlerin zorunlu olarak bir zamanını istiyorsak ve bu vatan içinse kadın-erkek ayrımı yapılmayacaktır. Yeme-içme-barınma-dinlenme-eğlenme haklarının güvencesini vererek 3 ay toplumsal hizmet görevini hayata geçireceğiz. Gençlerin; zihinlerinden, üretim güçlerinden faydalandığımızda bunun en büyük “vatani görev” olacağını düşünüyoruz.
  24.  Yokuşlara bisiklet asansörü yaparak ve bisiklet yollarını tamamen ayırarak yurdu bisiklet yollarıyla çevireceğiz. Korunaklı, modern, elektrikli şarj desteği olan modern bisiklet üretimine başlayacağız. Toplu taşıma araçlarına, aracın enerjisini karşılaması için pedallar ve bisikletler koyacağız. Ulaşımın tamamen ücretsiz hale gelmesini planlıyor ve vatandaşlarımızdan destek bekliyoruz.
  25. Devlet denetiminde “Uzlaşı Evleri” kuracağız; gönüllü veya görevli 25 jüri tarafından 5.000 TL altındaki ticari işlemler, bireysel tartışmalar, gruplar arası-aileler arası tartışmalar değerlendirilecek ve sonuç anında karara bağlanacaktır. Devletin mutlu, huzurlu ve refah içinde yönetilmesini isteyen vatandaşlarımızın tamamı bu ve bunun gibi gönüllü görevlere katılacaktır! Jüri seçimleri çevrimiçi başvuruların sistemsel olarak rastgele atanmasıyla belirlenecektir, yeterli sayıda başvuru olmadığı özel durumlarda “vatani görevleri”ni yerine getiren gençler jüri olacaktır 
  26. Toplumun en ufak biriminden tamamına kadar birini/birilerini etkileyecek hiçbir karar kimse tarafından tek başına alınamayacaktır.
  27. Her şeye elbirliği ile çözüm bulabileceğimizi düşünüyoruz. Tek taraflı aşklara, özlemlere, engellenemez vefatlara çare olamayız. Ama sevdiğine ulaşamamış ya da sevdiğini kaybetmiş herkesin 5 yılda birden az olmamak kaydıyla 1 ay ücretli izin hakkı bulunmaktadır. Bu sürede gözetim altında olacaklar ve kendilerini toparlamaları için gereken her şey devlet güvencesi altında olacak. Kötü günde herkes birbirinin yanında olacak!
  28. Herkesi üretime katacağımızı umuyoruz. Herkesin birbirine gönüllü olarak iyilik yapacağından emin olduğumuz için, eğitimini tamamlamış herkese “Refah sınırı”nın üstünde ücret vaat ediyoruz. Refah sınırı üniversiteler komisyonu tarafından açlık sınırının üzerine aylık sanat aktivitelere katılma, kişisel hobilerin karşılanması gibi ihtiyaçlar da eklenerek hesaplanacaktır.
  29. Tüm banka hareketleri, tüm faturalı işlemler çevrimiçi olacağı gibi kimse beyanname hazırlamayacaktır. Tüm bağışlar, devlet tarafından işlem bazlı sebepleri açıklanarak herkesten devletin hazırladığı beyan üzerinden ödenecektir.
  30. Şeriat yasalarının bazılarının uygulanmasından eşcinsel evliliklerine, alkolün yasaklanmasına, yukarı partiye en ağır eleştirileri yapmaktan tüm planların derhal unutulmasına kadar her şey özgürce tartışılabilecek. Kimse düşüncesinden dolayı yargılanmayacak, toplumsal şiddete uğramayacak, hakaret görmeyecek! Bunlardan biriyle karşılaşması ihtimali olduğunu söyleyen her vatandaşımız korumamız altındadır.
  31. Kitap okuma seferberliği başlatılacak!
  32. Her eczaneye, her özel hastaneye, her özel okula devlet %20 ortaktır ve 1 adet denetimden sorumlu bağımsız denetçi atar. Sermaye payı derhal ödenecektir.
  33. Rüşvet, torpil, hısımcılık gibi etik dışı hiçbir işleme izin verilmeyecek; bununla ilgili her türlü ihbar 3 iş günü içinde sonuçlandırılacak!
  34. Kimsenin hiçbir konuda özel dokunulmazlığı olmayacak!
  35. Belediyecilik ile ilgilenmiyoruz. Eğer tüm denetiminin bizde olması ve gelirlerin-giderlerin şeffafça tüm halk ile paylaşılması konusunda mutabık kalırsak, organizasyonunu ve ağını takdir ettiğimiz AK Parti’yi destekleyeceğiz. Ulaşım konusunu “hesap verebilecek durumda olmak” kaydıyla tüm yetkiyi AK Parti’ye bırakacağız. Belediyeler Baş Denetçisi olarak  Tunceli Ovacık Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nu -kendisi kabul ederse- atayacağız.
  36. Tüm eski cumhurbaşkanı ve başbakanlardan oluşan “İstişare Kurulu” kurulacak. Halkın kötü insanları başımıza getirmediğinden ve halka olan güvenimizden şüphe edilemez.
  37. Devlet; vatandaşın huzuru, mutluluğu ve refahı için vatandaş tarafından vekaleten atanarak vatandaşa hizmet eden bir kurumdur. Her türlü protokolü, özel uygulamayı kabul etmiyoruz. Özel uygulama ve protokol tüm halkındır.
  38. Yukarıdaki tüm planlarımıza makul bir gerekçe ile gelebilecek her türlü eleştiri sonrası, ikna olursak uygulamaları durdurabilir, revize edebiliriz.
  39. Tütünümüzü de, şekerimizi de, kağıdımızı da, aracımızı da, teknolojimizi de vs. kendimiz üreteceğiz. Çiftçilik ve üretim işletmesi çalışanlığı en az doktorluk ve öğretmenlik kadar önemli meslekler olacak ve tüm eğitim süreçleri devlet tarafından güvence altında olacak.
  40. Hepimiz birden sevinebiliriz, göğe bakalım. 2019 yılının 1. Ayındayız. 20+19+1=40 yapar. Ön planlamamız 40 maddedir.


BİZ BAŞA GELDİĞİMİZDE; SADECE, ENGELLEYEMEDİĞİMİZ VEFATLARA, ÖZLEMLERE VE AŞK ACILARINA ÜZÜLECEĞİZ.

Yukarıda yazılanların hiçbiri gerçek değildir! Böyle bir parti, oluşum, gruplaşma, bireysel fikir bulunmamaktadır! Zaten herkesin; herkesin refahını, sağlığını, huzurunu umursadığı bir dünyada yaşamadığımızı anlamamış romantiklerin iflah ve ıslah olmayacağını hepimiz biliyoruz. Yukarıdaki yazı, yazar olmak isteyen bir gencin “denemesi”dir. Bir kişi bile böyle bir şeyin olabileceğine inanırsa üzülürüm…

Günün Sözü

“ Bazen sadece test etmek için düşünceleri yazıya dökersiniz.” Nuri Bilge Ceylan

Günün şiiri

Köylüleri Niçin Öldürmeliyiz? / Şükrü Erbaş
Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ağır kanlı adamlardır
Değişen bir dünyaya karşı
Kerpiç duvarlar gibi katı
Çakır dikenleri gibi susuz
Kayıtsızca direnerek yaşarlar.
Aptal, kaba ve kurnazdırlar.
İnanarak ve kolayca yalan söylerler.
Paraları olsa da
Yoksul görünmek gibi bir hünerleri vardır.
Her şeyi hafife alır ve herkese söverler.
Yağmuru, rüzgarı ve güneşi
Bir gün olsun ekinleri akıllarına gelmeden
Düşünemezler...
Ve birbirlerinin sınırlarını sürerek
Topraklarını büyütmeye çalışırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar karılarını döverler
Seslerinin tonu yumuşak değildir
Dışarda ezildikçe içerde zulüm kesilirler.
Gazete okumaz ve haksızlığa
Ancak kendileri uğrarlarsa karşı çıkarlar.
Adım başı pınar olsa da köylerinde
Temiz giyinmez ve her zaman
Bir karış sakalla gezerler.
Çocuklarını iyi yetiştiremezler
Evlerinde, kitap, müzik ve resim yoktur.
Bir gün olsun dişlerini fırçalamaz
Ve şapkalarını ancak yatarken çıkarırlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar köpekleri boğuşunca kavga ederler.
Birbirlerinin evlerine ancak
Ölümlerde ve düğünlerde giderler.
Şarkı söylemekten ve kederlenmekten utanırlar
Gülmek ayıp eğlenmek zayıflıktır
Ancak rakı içtiklerinde duygulanır ve ağlarlar.
Binlerce yılın kalın kabuğu altında
Yürekleri bir gaz lambası kadar kalmıştır.
Aldanmak korkusu içinde
Sürekli birbirlerini aldatırlar.
Bir yere birlikte gitmeleri gerekirse
Karılarından en az on adım önde yürürler
Ve bir erkeklik işareti olarak
Onları herkesin ortasında döverler.
Köylüleri niçin öldürmeliyiz?
Çünkü onlar yanlış partilere oy verirler
Kendilerinden olanlarla alay edip
Tuhaf bir şekilde başkalarına inanırlar.
Devlet, tapu dairesi, banka borcu ve hastanedir.
Devletten korkar ve en çok ona hile yaparlar.
Yiğittirler askerde subay dövecek kadar
Ama bir memur karşısında -bu da tuhaftır-
Ezim ezim ezilirler.
Enflasyon denilince buğday ve gübre fiyatlarını bilirler.
Cami duvarı, kahve ya da bir ağaç gövdesine yaslanıp
Onbir ay gökyüzünden bereket beklerler.
Dindardırlar ahret korkusu içinde
Ama bir kadının topuklarından
Memelerini görecek kadar bıçkındırlar
Harmanı kaldırdıktan sonra yılda bir kez
Şehre giderler!

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar otobüslerde ayaklarını çıkarırlar
Ayak ve ağız kokuları içinde kurulup koltuklara
Herkesi bunalta bunalta, yüksek perdeden
Kızlarının talihsizliğini
                        ve hayırsız oğullarını anlatırlar.
Yoksulluktan kıvrandıkları halde, şükür içinde
Bunun, Tanrının bir lütfu olduğuna inanırlar.
Ve önemsiz bir şeyden söz eder gibi, her fırsatta
Gizli bir övünçle, uzak şehirdeki
Zengin bir akrabalarından söz ederler.
Kibardırlar lokantada yemek yemeyi bilecek kadar
Ama sokağa çıkar çıkmaz sümküre sümküre
Yollara tükürürler..
Ve sonra şaşarak temizliğine ve düzenine
Şehirde yaşamanın iyiliğinden konuşurlar.

Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Çünkü onlar ilk akşamdan uyurlar.
Yarı gecelerde yıldızlara bakarak
Başka dünyaları düşünmek gibi tutkuları yoktur.
Gökyüzünü, baharda yağmur yağarsa
Ve yaz güneşleri ekinlerini yetirirse severler.
Hayal güçleri kıttır ve hiçbir yeniliğe
-Bu verimi yüksek bir tohum bile olsa-
Sonuçlarını görmeden inanmazlar.
Dünyanın gelişimine bir katkıları yoktur.
Mülk düşkünüdürler amansız derecede
Bir ülkenin geleceği
Küçücük topraklarını ipoteği altındadır.
Ve birer kaya parçası gibi dururlar su geçirmeden
Zamanın derin ırmakları önünde...

KÖYLÜLERİ, SÖYLEYİN NASIL
                NASIL KURTARALIM?

Günün Şarkısı:



3 Ocak 2019 Perşembe

Aşk Bu Değil!


Aşk bu değil, Aglaya Yepançin! İnsan senin yanında kendini yalan söylemek için düşünürken bile bulamıyor, oysa sen dışında kiminle konuşursam konuşayım kendimi böyle bulabiliyorum. Bir kere bile “kendimi beğendirmek” gibi bir arzu duymadım sana karşı. Bir kere bile utanmadım senden. Ellerini düşündüm de gülümsedim şimdi. Ellerini öpmek geldi hep içimden, sen de biliyorsun. En aciz hallerimde hep sana koştum. Sana karşı saçmalamak, seninle şakalaşmak gibi heveslerim oldu. Yanındayken aklımı başka bir şeye vermek, başka bir şey için üzüntü duymak gibi durumlarla karşılaşmadım. Oldurulmak istendiğim adamların tümüne meydan okuyup, kendim olmak refahına eriştiğim tek yer de senin yanın olmuştur. Artık diyorum ya “Aglaya ne söylese onu seversin deseler, ben ‘Aglaya bilir’ derim.” Sonra saçlarını okşamak…

Sevişirken sana seni sevdiğimi söylemek… İşte sana söylediğim tek yalan buydu.

Çünkü şimdi bir kadını seviyorum. Tam 4 kez gördüm onu. Resmi bir yerde memur kendisi. Ben de orada işini halledip gidecek bir vatandaş. Yanına gitmek istesem de, heyecandan gidemiyorum. Gülümsediği zaman kalbimde adını duymadığım bir afet. Öpmeye kıyamam onu Aglaya. Onun yanında senin yanında olduğum gibi ben olamam. Beğenmeyebilir. Beni beğensin istiyorum, sevsin hatta çok sevsin istiyorum. Hiç kimse görmesin onu, biz bir adada yalnız kalalım istiyorum. Onunla dünyayı gezebilirim. Dondurma yiyebilirim. Onun sevdiği her şeye alışabilirim gibi geliyor. Şiirler çağlıyor göğsümde onu görünce oysa dilim lal. Aglaya, işin yorgunluğu, akşam olmuş, dışarısı çok soğuk; şimdi “gel” dese koşarım ama sen çağırsan:

-Çok mu lazımım? Sen istersen gelirim ama bunu yapacak gücüm yok.

Sen şimdi ve daima birileriyle oldun. Birtakım adamlar girdi hayatına. Bu beni hiç endişelendirmedi. Sana hiç kızmadım. Bir adamla berabersen, bir bildiğin vardır bence. Beni sevmesen de olur, oluyor işte bazen sinirlendiğinde ya da biriyle berabersen böyle hissettiriyorsun. Okuduğum tüm kitaplar aşkına, sana gelmek istiyorum ama gelesim yok. Kapımı çalman iyi olur kesinlikle. Sohbet eder, sevişiriz, güleriz, ben bütün dünya üzüntülerini bir kenara bırakırım. Ellerini öperim, rakı içeriz-şarap içeriz. Seninle mutlu olurum kesinlikle, kızımız olsa adını “Düşsel” bile koyarız. Olmamış kızımızın adı bile olmayacağını göstermiştir, en başından beri biliriz. Ama ne tatlı çocuktur o… Mutlu olmasına oluruz ama aşk bu değil Aglaya! O, memur işte bahsettiğim… O çağırırsa giderim ama onunlaysam ve sen çağırırsan gelmem. Ona adanırım tümüyle. Onu mutlu etmek için onun seveceği adam olurum, kötülüklerimden arınırım, sadece o gülümsesin diye bir sürü insanı mutlu ederim. Belki de caninin, sapkının biri ama öyle birine bunları hissedebiliyorsam bu benim suçum değil. O beni çok iyi biri de yapabilir, çok kötü biri de. Ona her gün yeni bir çiçekle giderim. Her gün. Neyle mutlu oluyorsa onunla mutlu olurum. Oysa senin yanında sadece “kendimim”. Seninle kendi kendimleymiş gibi konuşabilirim. Benim bile ürktüğüm, zihnimin en karanlık dehlizlerini sana açabilirim ama ona açamam. Onunla olursam çok daha iyi çalışırım, daha çok para kazanayım derim. Sonra her gün işten eve gidecek ve onu görecek olmanın heyecanı bana yeter. Oysa seninleyken çalışmak istemem. Beraber aylaklık yaparız bir yerlerde. Senin yanına gelmeden, arkadaşlarla rakı içerim arada. Onu aldatamam, seni aldatır ve sana söylerim hemen. Sen benim en yakınımsın. Sana anlatabilirim kendimi, belki de böyle bir mektubu ancak sana yazabilirim. Lakin aşk bu değil Aglaya!
                                                                                                                                         
                                                                                                                                         Prens Miskin

Müzik listesi:

1- Mreyte ya Mreyte / Khaled Mouzanar
2- A Vava Inouva / Idir
3- Gnoseinne No.1 / Erkan Oğur
4- I Need Some Sleep / Eels
5- Gözleri Aşka Gülen / Nilipek 


Şiir:

Bir Eflatun Ölüm

kırgınım, saçılmış
bir nar gibiyim

sessiz akan bir ırmağım
                        geceden
git dersen giderim
kal dersen kalırım

git
dersen
kuşlar da dönmez, güz kuşları
yanıma kiraz hevenkleri alırım

ve seninle yaşadığım
                   o iyi günleri,
kötü
günleri bırakırım.

aynı gökyüzü aynı keder
değişen bir şey yok ki
gidip
yağmurlara durayım.

söylenmemiş sahipsiz 
                      bir şarkıyım

belki
sararmış
eski resimlerde kalırım

belki esmer bir çocuğun dilinde.

bütün derinlikler sığ
sözcüklerin hepsi iğreti

değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.

aynı gökyüzü aynı keder.

Behçet Aysan